14 Temmuz 2013 Pazar

Kasas Suresi 1-35 Ayetleri M. Esed Meali

1. Tâ-Sîn-Mîm.

2. Bunlar, özünde açık olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahî kitabın mesajlarıdır.

3. Sana Firavun'la Musa arasında geçen olayların bir bölümünü inanmaya eğilimli insanlar için bütün gerçeğiyle anlatacağız.

4. O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, [yalnız] kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, [yeryüzünde] bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerdendi.

5-6. Fakat Biz istiyorduk ki, yeryüzünde hor ve güçsüz görülen kimselerden yana çıkalım, onların dinde öncüler olmasını sağlayalım, onları [Firavun'un şeref ve itibarına] varis kılalım ve onları güvenlik içinde yeryüzünde yerleştirelim; Firavun'u, Hâmân'ı ve onların ordularını da onların [İsrailoğulları'nın] eliyle korktukları şeye uğratalım.

7. Ve bunun içindir ki, [Musa doğduğu zaman,] annesine: “Onu [bir süre] emzir” diye ilham ettik, “ama o'nun başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman o'nu nehrin sularına bırak; ve (o'nun için) korkma, üzülme; çünkü Biz o'nu sana geri getireceğiz ve kendisini elçilerimizden bir elçi yapacağız!”

8. Ve (sonunda) Firavun ailesi[nden biri] o'nu buldu [ve kurtardı]: çünkü [Biz] o'nun ileride, Firavun'un, Hâmân'ın ve onların maiyetindekilerin gerçekten yanlış yolda olduklarını görerek karşılarına bir düşman ve bir üzüntü [kaynağı] olarak çıkmasını [dilemiştik]!

9. Ve Firavun'un karısı, (Firavun'a): “[Bu çocuk] hem benim hem de senin için neşe kaynağı [olabilir]!” dedi, “Onu öldürmeyin; belki bize faydası dokunur; yahut o'nu evlat edinebiliriz!” Ve [pek tabii, bunları konuşurken, olacak olanlardan] haberleri yoktu.

10. Bu arada, Musa'nın annesi yüreği acıyla dolup taşarak sabahı etti; öyle ki, eğer [sözümüze olan] inancını sonuna kadar canlı tutması için yüreğini iyice güçlendirmemiş olsaydık o'nun kim olduğunu az kalsın açığa vuracaktı.

11. İşte bu haldeyken (Musa'nın) kız kardeşine: “Onu izle!” dedi. Ve [kız da], [Firavun ailesinden] kimseye fark ettirmeden o'nu uzaktan gözetledi.

12. Ve Biz daha ilk günden o'nun [Mısırlı] süt annelerin memesini yadırgamasını sağladık; ve [kız kardeşi bu durumu öğrenince, onlara:] “Size o'nun bakımını sizin adınıza üzerine alabilecek ve o'nu güzelce eğitip yetiştirecek bir aile göstereyim mi?” dedi.

13. İşte böylece, o'nu annesine kavuşturduk ki gözü gönlü aydınlansın, artık üzülmesin ve onların çoğu bunu bilmeseler bile o, Allah'ın verdiği sözün mutlaka gerçekleşeceğini bilsin!


14. Derken, [Musa] erginlik çağına ulaşıp [zihnen] iyice olgunlaşınca, kendisine [doğruyla eğriyi birbirinden ayırmaya yarayan] güçlü bir muhakeme yeteneği ve ilim verdik; iyiliğe yatkın olanları Biz işte böyle mükâfatlandırırız.

15. Ve (Musa), halkının [şehirde olup bitenden] habersiz [evlerinde oturdukları bir gün] şehre indi; ve biri kendi halkından, ötekisi düşmanlarından olan iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi düşman tarafından olan kişiye karşı o'nu yardıma çağırdı; bunun üzerine Musa onu yumrukla devirip işini bitirdi. [Ama hemen sonra kendi kendine:] “Bu düpedüz Şeytan'ın işi!” dedi, “Doğrusu o [insanı] yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır!”

16. [Ve] “Ey Rabbim!” diye dua etti, “Ben kendime yazık ettim! Beni bağışla.” Ve [Allah] da o'nu bağışladı. Çünkü O çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır.

17. “Ey Rabbim!” dedi (Musa,) “Bana bahşettiğin nimetler hakkı için bir daha asla suçlulara arka çıkmayacağım!”

18. Böylece, ertesi sabah, korku içinde çevresini gözetleyerek yine şehirde dolaşıyordu; bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen adam [yine] o'nu [yardımına] çağırmıyor mu! Musa, [bu sefer] ona: “Sen gerçekten apaçık bir azgınmışsın!” dedi.

19. Bununla birlikte, yine de ikisinin de [ortak] düşmanı durumundaki kişiyi tam yakalamak üzereyken, bu sonraki: “Ey Musa!” dedi, “Dün öldürdüğün adam gibi beni de öldürmek mi istiyorsun? Senin tek amacın, haksızlıkları düzelten biri olmak değil, ülkenin başına zorba kesilmek!”

20. Tam o sırada şehrin öteki ucundan bir adam koşarak geldi ve “Ey Musa!” dedi, “[Ülkenin] ileri gelenleri seni öldürmek üzere hakkında görüşüyorlar; hemen çık git; şüphesiz ben senin iyiliğini isteyen kimselerdenim!”

21. Bunun üzerine [Musa] korku içinde çevresine bakınarak ve Ey Rabbim, zalimlere karşı beni koru! diye dua ederek oradan uzaklaştı.

22. Ve Medyen'e doğru yola çıkarken [kendi kendine]: “Umarım, Rabbim beni [böylece] doğru yola yöneltir!” dedi.


23. Derken, Medyen'in su kuyularına vardı ve orada [hayvanlarını] suvaran kalabalık bir grup insanla karşılaştı; ve onlardan biraz ötede kendi hayvanlarını uzakta tutmaya çalışan iki kadın gördü. [Onlara:] “Arzunuz nedir?” diye sordu. “Bu çobanlar işlerini bitirip uzaklaşmadıkça biz [hayvanlarımızı] suvaramıyoruz; çünkü [biz kadınız ve] babamız da pek yaşlı” diye cevap verdiler.

24. Bunun üzerine, [Musa] onların [hayvanlarını] suvardı; sonra gölgeye çekilip, Ey Rabbim, bana bahşedeceğin her hayra öylesine muhtacım ki! diye niyazda bulundu.

25. Az sonra o iki [kız]dan biri, utana sıkıla çıkageldi ve “[Hayvanlarımızı] sulamana karşılık ücret ödemek için babam seni çağırıyor” dedi. [Musa] onun yanına varınca, başından geçenleri ona anlattı. Beriki: “Korkma!” dedi, “Artık o zalim halkın elinden kurtulmuş bulunuyorsun!

26. O iki [kız]dan biri: “Babacığım,” dedi, “o'nu ücretli olarak yanında tut; çünkü ücretli olarak yanında tutabileceğin en güçlü ve güvenilir kişi bu olacak!”

27. [Bir süre sonra, kızların babası, Musa'ya:] “Bak,” dedi, “seni, sekiz yıl yanımda çalışmana karşılık bu iki kızımdan biriyle evlendirmek istiyorum; bu süreyi on [yıl]a tamamlarsan artık bu senin bileceğin bir iş; sana fazladan yük yüklemek istemem; [tersine], eğer Allah dilerse, beni hep dürüst davranan biri olarak bulacaksın.”

28. [Musa:] “Bu seninle benim aramızda kalsın” dedi, “artık hangi süreyi doldurursam doldurayım bana karşı bir husumet olmasın. Bu söylediklerimize Allah da şahit olsun!”


29. Ve Musa, sonunda, bu süreyi doldurup da ailesiyle birlikte [çölde] yola çıktığında Sina Dağı'nın yamacında bir ateş gördü; [ve] yanındakilere: “Siz durun,” dedi, “ben [orada] bir ateş gördüm; size oradan belki bir haber, yahut [en azından] ısınmanız için (bir tutam) tutuşmuş odun getiririm”.

30. Fakat oraya yaklaşınca, o kutlu yerde, vadinin sağ yamacındaki [yanan] ağaç yönünden kendisine: “Ey Musa, Benim Ben, Allah: Âlemlerin Rabbi!” diye seslendi.

31. Ve [sonra Allah, o'na:] “Asânı yere bırak!” [dedi]. Fakat, Musa, asâsının yılan gibi hızla hareket ettiğini görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. [Ve Allah, o'na:] “Ey Musa!” [dedi,] “[Geri dön], yaklaş, korkma! Çünkü sen [bu dünyada da, öte dünyada da] güvenlik içinde olan kimselerdensin!”

32. “[Ve şimdi] elini koynuna sok; lekesiz olarak bembeyaz [ışıl ışıl] çıksın! Ve bütün korkulardan sıyrılmış olarak [artık] kolunu kanadını indir! Bu iki şey, senin, Rabbin tarafından Firavun ve onun seçkinler çevresine [gönderilen bir elçi] olduğunu gösteren alametlerdir. Çünkü onlar yoldan çıkmış, yozlaşmış bir topluluk haline gelmiş bulunuyorlar.”

33-34. [Musa:] “Ey Rabbim!” dedi, “Ben onlardan birini öldürdüm ve bu yüzden onların da beni öldürmelerinden korkuyorum...” Ayrıca, kardeşim Harun'un konuşma tarzı benimkinden daha açık, daha düzgündür; öyleyse benim söylediklerimi [daha akıcı bir şekilde] doğrulayan bir yardımcı olarak o'nu da benimle birlikte gönder; çünkü, gerçek şu ki, beni yalanlayacaklarından korkuyorum”.


35. [Allah:] “Senin pazunu kardeşinle güçlendireceğiz ve ikinize öyle bir güç ve nüfûz vereceğiz ki size dokunamayacaklar ve mesajlarımız sayesinde siz ikiniz ve sizi izleyenler üstün gelecekler!” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder