22. Sizi karada ve denizde
gezdiren O'dur. Öyle ki, gemilerle denize açıldığınızda, gemilerin elverişli
bir rüzgârın önünde yolcuları alıp götürdüğü zaman [olanları düşünün,]
gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler kendilerini; derken bir
fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır onları, öyle ki, [ölümün]
kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de [o zaman] dinlerine sıkı sıkı
sarılıp yalnızca Allah'a yönelerek: “Bizi bu (felaketten) kurtarırsan, andolsun
ki şükreden kimselerden olacağız!” diye yalvarıp yakarırlar O'na.
23. Ne var ki, Allah
onları bu [felaketten] kurtarır kurtarmaz, hemen yeryüzünde haksız yere
azgınlık yapmaya koyulurlar! Ey
insanlar! Yaptığınız bütün taşkınlıklar döne dolaşa yine kendinizi bulacaktır! [Yalnızca]
bu dünya hayatının (geçici) doyumları[nı] gözetiyorsunuz: fakat [hatırlayın
ki,] sonunda Bize döneceksiniz ve o zaman [hayatta] yapıp-ettiğiniz her şeyi
size (eksiksiz) haber vereceğiz.
24. Bu dünyadaki hayatın
örnekçesi gökten indirdiğimiz yağmurunki gibidir ki onu, insanların ve
hayvanların beslendiği yeryüzü bitkileri emer, tâ ki yeryüzü göz alıcı
görkemine kavuşup süslenip bezendiği ve sakinleri onun üzerinde bütünüyle
egemen olduklarına inandıkları zaman, bir
gece vakti yahut güpegündüz (kıskıvrak yakalayan) hükmümüz iner ona; ve
böylece onu kökünden biçilmişe çeviririz, sanki dün de yokmuş gibi! Düşünen
insanlar için işte Biz böyle açık açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz
ayetlerimizi!
25. (Böyle yapmakla) [bilin ki] Allah, [insanı] huzur ve güvenlik ortamına
çağırmakta ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.
26. İyi ve yararlı işler yapmakta sebatlı olanları (karşılık olarak) daha
iyisi ve ondan da fazlası beklemektedir. [Kıyamet Günü'nde] onların
yüzlerini ne bir kararma, ne de bir aşağılanma gölgelemeyecektir: İşte
bunlardır cennetlikler; orada ebedî kalacak olanlar.
27. Ama kötü işler yapmış
olanlara gelince; kötülüğün karşılığı kendisi kadar olacaktır; ve Allah'a karşı
kendilerini savunacak kimseleri olmayacağına göre- (utanç) ve aşağılanma onları, sanki yüzlerini kopkoyu bir gecenin
karanlığı bürümüş gibi, gölgeleyecek: İşte bunlardır cehennemlikler; orada
yerleşip kalacak olanlar...
28-29. Çünkü, bir gün
onların hepsini bir araya toplayacağız ve [hayattayken] Allah'tan başkalarına
ilahlık yakıştıranlara: “Siz ve Allah'a ortak koştuğunuz o şeyler, [o varlıklar
ve güçler, hepiniz] olduğunuz yerde kalın!” diyecek ve böylece onları
birbirinden ayıracağız. Ve (o zaman) Allah'a ortak koştukları kimseler,
[vaktiyle kendilerine kul-köle olmuş olanlara]: “Sizin tapınıp durduğunuz biz
değildik; bizimle sizin aranızda hiç kimse Allah'ın yaptığı gibi şahitlik
yapamaz: gerçek şu ki, [bize] tapındığınızın farkında bile değildik”.
30. O an ve işte orada herkes geçmişte yapıp-ettiğiyle sorgulanacak;
herkes Allah'a, O yüceler yücesi gerçek sahibine döndürülecek; onların boş hayalleri kendilerini yüzüstü
bırakacaktır.
31. De ki: “Sizi göğün ve yerin ürünleriyle
rızıklandıran kimdir? Yahut kimdir işitme ve görme yetisi üzerinde mutlak
egemen olan? Kimdir ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkaran? Ve (yine) kimdir
var olan her şeyi çekip çeviren?” Şüphesiz, diyecekler ki: “(Elbette) Allah('tır)!”
Öyleyse, de ki: “Peki, O'na karşı artık gereken duyarlığı göstermeyecek
misiniz?
32. (Hem de) O'nun, sizin
Rabbiniz Allah olduğunu, Mutlak ve Nihaî Hakikat olduğunu bildiğiniz halde! Çünkü, hakikat [terk edildik]ten sonra,
geriye sapıklıktan başka ne kalır? Öyleyse, hakikati nasıl gözden
kaçırabilirsiniz?”
33. Böylece günahkârca
davranmaya eğilimli olanlar hakkında Rabbinin sözünün hak olduğu ortaya çıkmış
oldu: “Onlar inanmayacaklar”.
34. De ki: “O sizin tanrılaştırdığınız varlıklar
arasında [hayatı] yoktan var edip de sonra onu tekrar tekrar yaratan var mı?”
De ki: “[Ancak] Allah'tır, [bütün karmaşıklığıyla hayatı] yoktan var eden ve
sonra tekrar tekrar yaratan. Hal böyleyken, nasıl oluyor da, yanlış
hükmediyorsunuz!”
35. De ki: “O sizin
tanrılaştırdığınız varlıklardan hiç sizi hakka eriştiren var mı?” De ki: “[Yalnızca] Allah'tır hakka eriştiren.
Öyleyse, hakka eriştiren mi izlenmeye layıktır, yoksa kendisine yol
gösterilmedikçe bir başına doğru yolu bulamayacak durumda olan mı? Peki, ne oluyor size ve muhakemenize!”
36. Onların çoğu sadece zanna uymaktadırlar. Oysa zan hiçbir şekilde
hakkın yerini tutamaz. Gerçek şu ki, Allah onların yaptıklarını bütünüyle
bilmektedir.
37. İmdi, bu Kur’an, asla
Allah'tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş olamaz; üstelik o, önceki
vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu doğrulayıp, âlemlerin
Rabbinden [geldiğinden] şüphe olmayan vahyi özlü bir biçimde açıklıyor.
38. (Buna rağmen) yine de,
[hakkı inkâra şartlanmış olanlar], “Onu [Muhammed] uydurdu!” diyorlar. [Onlara]
de ki: “Eğer doğru sözlü kimselerdenseniz, o zaman, onunkilere eş değer bir
sure getirin; hem [bu iş için] Allah'tan başka kimi yardıma çağırabilirseniz
çağırın!”
39. Hayır hayır, aslında
onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış her
şeyi yalanlamaya eğilimliler. Onlardan önce gelip geçenler de işte böyle
gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Gerçeği
görmek istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
40. Onların içinde bu
[ilahî vahye] hemen inanacak olanlar olduğu gibi, sonuna kadar inanmayacak
olanlar da var; (ne olursa olsun) senin
Rabbin bozgunculuk yapanları çok iyi bilmektedir.
41. Bunun içindir ki, [ey
Peygamber] seni yalanlamaya kalkışırlarsa o zaman (onlara) de ki: “Benim
yapıp-ettiklerim bana [yazılacak], sizin yapıp-ettikleriniz de size: ne siz
benim yaptıklarımdan sorumlusunuz, ne de ben sizin yaptıklarınızdan
sorumluyum”.
42. Ve, onların aralarında
sana kulak verir gibi yapanlar var; ama, eğer
akıllarını kullanmıyorlarsa, sen sesini hiç sağırlara işittirebilir misin?
43. Ve yine onların
aralarında sana bakıyormuş gibi yapanlar var; ama, eğer göremiyorlarsa, sen hiç
körlere doğru yolu gösterebilir misin?
44. Gerçek şu ki, Allah
(hiçbir konuda) insanlara en küçük bir haksızlık yapmaz; fakat insanların yine
kendileridir kendilerine haksızlık yapan.
45. Ve o Gün Allah onları
[huzuruna] topladığı zaman [onlara öyle gelecek ki yeryüzünde] sanki sadece
tanışmalarına yetecek kadar (kısa bir süre), sadece gündüzün bir saati kadar
kalmışlar; (vaktiyle) Allah'ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını yalanlayan ve
[bu yüzden] doğru yolu tutmaktan geri duranlar (o Gün) bütün bütün yanılmış,
kaybetmiş olacaklar.
46. Ve (bu söylediklerimiz
doğrultusunda) onlara [hakkı inkar edenlere] hazırladığımız şeylerden
bazılarını sana ya [bu dünyada] gösteririz ya da [ceza gerçekleşmeden önce]
senin canını alırız; [ama bil ki,]
onların dönüşü er geç Bizedir; ve Allah, onların bütün edip-eylediklerine
tanıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder