2 Ocak 2014 Perşembe

İsrâ Sûresi 107-111 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


107- De ki; "Siz bu Kur'an'a ister inanın, ister inanmayın, o bundan önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğunda, onlar çeneleri üzerine secdeye kapanırlar."

108- Ve derler ki, "Rabbimizin şanı yücedir, O'nun verdiği söz kesinlikle yerine gelecektir."

109- Çeneleri üzerine secdeye kapanırlarken, gözyaşları dökerler. Kur'an onları ürpertir, saygılarını artırır."


Bu derin anlamlı bir sahnedir. Vicdanlara dokunmaktadır. Bu, daha önceden kendilerine ilim verilenlerin sahnesidir. Bunlar Kur'an'ı dinliyorlar. İçten ürperiyorlar. "Çeneleri üzerine secdeye kapanıyorlar."

Sonra dilleri çözülüyor. Duygularına hâkim olan hisleri Allah'ın yüceliğini ve sözünün doğruluğu ile ifade ediyorlar: "Rabbimizin şanı yücedir. O'nun verdiği söz kesinlikle yerine gelecektir."

Tamamen Kur'an'ın etkisi altına girerler. Gönüllerinde coşan gerçeği tasvir etmede sözcükler yeterli olmuyor. Sözcüklerin tasvir etmekten aciz kaldığı bu derin etkinin bir ifadesi olarak gözlerinden yaşlar boşanıyor: "Çeneleri üzerine kapanıp gözyaşları dökerler. Kur'an onların içten gelen ürpertilerini arttırır."

Derin bir bilinç halini sergileyen bir sahnedir bu. Bu Kur'an'ın aydınlık olmaya açık, daha önceden kendisine verilmiş bilgiden ötürü, yapısını ve değerini bilen açık kalpler üzerindeki etkisini canlandırmaktadır. Burada söz konusu edilen ilim, yüce Allah'ın Kur'an'dan önce indirdiği kitap bilgisidir. Zira gerçek ilim, Allah'ın katından gelen ilimdir.


110- De ki; "Onu ister ‘Allah’ diye çağırın, ister ‘Rahman’ diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O'nundur. Namazda sesini fazla yükseltme, fazla da kısık tutma, bu ikisi arasında bir yol tut. "


Bunun dışında kalan anlayışlar tartışmaya ve yorumlamaya değmeyecek olan cahiliyenin saçmalıkları ve puta tapıcılığın yanılgılarıdır.

Ayrıca Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- namazında açık ile gizli arasında orta bir yol tutmakla emrolunuyor. Zira onlar peygamberin namazını alaya alıyor ve onu rahatsız ediyorlardı. Ondan nefret edip kaçıyorlardı. Herhalde bu emir de bir hikmete bağlıdır. Çünkü Allah'ın huzurunda duruşta en uygun olan gizli ile açık arasında orta bir yol izlenerek okunmasıdır:


111- De ki; "Hamd, çocuk edinmemiş olan, egemenlikte ortağı bulunmayan ve güçsüzlüğünü telafi edecek bir destekçiye gerek duymayan Allah'a mahsustur. O'nun büyüklüğünü gereğince dile getir(in).”


Sure başladığı gibi, Allah'ın noksan sıfatlardan arındırılması, çocuksuz ve ortaksız olan birliğinin yerleştirilmesi, O'nun dosta ve yardımcıya ihtiyacının asla olmadığı, O'nun yüce ve ulu olduğunun bildirilmesi ile sona eriyor.


Bu son bölüm, surenin etrafında dönüp dolaştığı eksenini, başlangıç ve bitimini özetlemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder