3 Ocak 2014 Cuma

Yûnus Sûresi 1-21 Ayetleri M. Esed Meali


1. Elif-Lâm-Râ. Bunlar hikmetle dolu olan ilahî kitabın ayetleridir.

2. Kendi içlerinden birine, “Bütün insanlığı uyar; imana erişenlere, her bakımdan içtenlikli ve dürüst olmakla Rablerinin katında öteki herkesten ileri geçtiklerini müjdele” diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti? [Yalnızca] hakkı inkâr edenler, “Bakın, bu (adam) düpedüz bir büyücü!” derler.

3. Gerçek şu ki, sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra da kudret ve egemenlik makamına geçip varlığı yöneten Allah'tır. O'nun izni olmadıkça, araya girip kayıracak kimse yoktur. İşte böyledir sizin Rabbiniz: öyleyse [yalnızca] O'na kulluk edin: artık bunu (iyice) aklınızda tutmayacak mısınız?

4. Hepiniz topluca O'na döneceksiniz: bu Allah'ın, gerçekleşmesi kaçınılmaz olan sözüdür, çünkü O [insanı] bir kere yarattıktan sonra buna sonuna kadar devam ediyor ki, imana erişip iyi ve yararlı işler, eylemler ortaya koyanları adaletle ödüllendirsin. Hakkı inkâra yeltenenleri ise, hakkı inat ve ısrarla reddetmelerinden ötürü yakıcı bir umutsuzluk içkisi ve can yakıcı bir azap beklemektedir.

5. Güneşi parlak bir ışık [kaynağı] ve ayı aydınlık kılan, ve yılların sayısını bilesiniz, [zamanı] ölçebilesiniz diye ona evreler koyan O'dur. Bunların hiç birini Allah bir anlam ve amaçtan yoksun yaratmış değildir. (Allah), bilmek isteyen bir topluluk için ayetlerini ayrıntılı olarak (işte böyle) açıklıyor:

6. Çünkü, gerçekten de, geceyle gündüzün artarda gelmesinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde, O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyan bir toplum için mutlaka işaretler vardır!

7-8. Beri yandan, er geç Bizim karşımıza çıkacaklarına inanmayıp kendilerini bu dünya hayatıyla hoşnut kılmaya çalışanlara, onun ötesini gözetmeyenlere ve (böylece) Bizim ayetlerimizi umursamayanlara gelince: yapageldikleri [bütün o kötülüklerden] ötürü onların varacağı yer ateştir.

9. [Ama], doğrusu, imana erişip doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, Rableri imanlarından dolayı onları doğru yola eriştirmektedir. [Ahirette] nimetlerle dolu has bahçelerde onların ayakları altında dereler, ırmaklar çağıldayacaktır;

10. orada [o mutluluk makamında] onlar “Ey Allahım! Sınırsız kudret ve izzetinle ne yücesin!” diye çığrışırlar; ve onlara, “Size selâm olsun” diye karşılık verilir; bunun üzerine onlar da son söz olarak: “Bütün övgüler, âlemlerin Rabbi olan Allah'a özgüdür!” derler.


11. [İmdi], eğer, onların iyilik [olarak gördükleri şeyin kendilerine] ulaşmasını aceleyle istedikleri gibi, Allah da insanlara [günahları yüzünden hak ettikleri] şerri tezelden verseydi, onların sonu çarçabuk gelmiş olurdu! Ama Biz, Bizimle er geç karşılaşacaklarına inanmayanları o kurumlu azgınlıkları içinde körcesine bocalayıp dururlarken kendi hallerine bırakırız.

12. Zaten, insanın başına bir sıkıntı gelince yan yatarken de, oturup kalkarken de Bize yalvarıp yakarır; ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz, başına gelen sıkıntıdan kendisini kurtaralım diye sanki Bize hiç yalvarıp yakarmamış gibi [nankörce] davranmaya devam eder! Kendi güçlerini boşa harcayan (budala)lara, yapıp-ettikleri işte böyle güzel görünür.

13. Ve gerçek şu ki, sizden önce, kendilerine gönderilen peygamberler onlara hakkın apaçık delillerini getirdikleri halde [inat ve ısrarla] zulüm (ve kötülük) yapmaya devam ettikleri zaman, nice nesilleri yok ettik; çünkü onlar [bu delillere ya da peygamberlere] inanmayı reddettiler. Biz işte böyle cezalandırırız günaha gömülüp giden toplumları.

14. Ve derken sizi yeryüzünde onların ardılları kıldık ki nasıl davranacağınıza bakıp değerlendirelim.


15. Ve (de) [hal böyleyken:] ne zaman ayetlerimiz bütün açıklığıyla kendilerine okunup ulaştırılsa, o Bizim huzurumuza çıkacaklarına inanası gelmeyen kimseler, “Bize bundan başka bir söylem/bir öğreti getir; ya da bunu değiştir” diyecek olurlar. [Ey Peygamber] de ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem olacak şey değil; ben ancak bana vahyedilene uyarım. Bakın, [bu konuda] Rabbime baş kaldıracak olursam, dehşet veren o [Büyük] Gün (gelip çattığında) azabın [beni bulmasın]dan korkarım!”

16. De ki: “Allah [başka türlüsünü] dileseydi, size bu [ilahî kelâmı] okuyup duyurmazdım; O da size ulaştırmazdı onu. Gerçek şu ki, bu [vahiy bana gelmezden] önce bir ömür boyu aranızda bulundum: öyleyse, yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?”

17. Hem, kendi uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıran ya da O'nun ayetlerini yalanlayan kimseden daha zalim kim olabilir? Doğrusu, (böyle yaparak) günaha gömülüp giden kimseler kurtuluşa asla erişemeyeceklerdir;

18. ve [ne de] Allah'la beraber, kendilerine ne bir yarar ne de zarar verebilecek durumda olmayan şeylere veya varlıklara kulluk edip [kendi kendilerine], “Bunlar bizim Allah katındaki kayırıcılarımızdır” diyen [kimse]ler!.. De ki: “Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber verebileceğinizi sanıyorsunuz? (Yoo,) kudret ve egemenliğinde sınırsız olan O'dur, ve insanların O'na, ilahlığında ortak yakıştırdıkları her şeyden sonsuzcasına yücedir.

19. Ve [bil ki,] bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar [daha başlangıçta] çözümlenmiş olurdu.

20. İmdi [hakkı inkâr edenler]: “Ona niçin Rabbinin katından mucizevî bir alamet indirilmiyor?” deyip duruyorlar. O halde, (onlara) de ki: “İnsanoğlunun görüp algılayamayacağı şeylerin bilgisi ancak Allah'a özgüdür. Öyleyse, bekleyin [O'nun iradesi tecelli edinceye kadar:] hem, ben de sizinle bekleyeceğim!”


21. Ve [işte bunun gibi:] ne zaman kendilerine (bir) darlık dokunup geçtikten sonra [bu tür] insanlara rahmet[imizden biraz] tattırsak, hemen ayetlerimiz hakkında asılsız iddialar tasarlamaya başlarlar. De ki: “İnce tasarımda Allah [sizden çok] daha tezdir!” Dikkat edin! Bizim [görünmeyen] habercilerimiz tasarlayıp durduğunuz her şeyi (inceden inceye) kaydediyorlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder