75-
Onlara de ki; “Rahmeti bol olan Allah sapık yolda olanlara ne kadar geniş maddi
imkân verirse versin, sonunda tehdit edildikleri somut azab ile ya da kıyamet
günü ile yüz yüze geldiklerinde nasıl olsa kimin sosyal konumunun daha düşük ve
kimin askeri gücünün daha zayıf olduğunu öğreneceklerdir."
76-
Allah doğru yolda olanların sapmazlıklarını pekiştirir. Kalıcı iyi ameller,
Rabb'in katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete erdiricidirler.
Müşrikler, zengindirler
diye, lüks içinde yüzüyorlar diye kendilerinin, Peygamberimizin bağlılarından
daha doğru yolda sanıyorlar, öyle mi? Öyle olsun bakalım! Peygamber, işi
olayların akışına bıraksın da yüce Allah, sapık tarafın sapıklığını ve doğru tarafın
doğruya bağlılığını daha da arttırsın. Nasıl olsa yüce Allah'ın tehdidi bir gün
gerçekleşecektir. Bu tehdit ya sapıkların, mü'minler eli ile cezalandırılmaları
ya da kıyamet gününün "büyük azab"ı şeklinde
somutlaşacaktır. O zaman onlar hangi tarafın sosyal konumunun düşük, hangi
tarafın askeri gücünün zayıf olduğunu öğreneceklerdir. İşte o gün mü'minlerin sevinç
ve övünme günü olacaktır:
"Kalıcı, iyi ameller
Rabbinin katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete
erdiricidir."
Evet, "kalıcı, iyi ameller"
yeryüzü tutsaklarını övündüren ve baştan çıkaran bütün kof değerlerden daha
üstündür.
Daha sonraki ayetlerde
kâfirlerin şımarıklıklarına yeni bir örnek veriliyor, onların kınanan ve
tuhaflığı vurgulanan bir başka sözleri aktarılıyor:
77-
Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr eden ve "Bana kesinlikle mal ve evlat
verilecek" diyen adamı gördün mü?
78-
Gaybın bilgisi mi önüne açıldı, yoksa rahmeti bol olan Allah'tan kesin söz mü
aldı?
79-
Hayır, öyle bir şey yok. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı
alabildiğine arttıracağız.
80-
Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak da kendisi yalnız başına huzurumuza
gelecektir.
Bu ayetlerin iniş
sebebine ilişkin elimizde bir belge var. Bu belgeye göre sahabelerden
Habbab b. Art şöyle diyor: Ben bir demirci idim. Müşriklerden As b. Vail'de bir
alacağım vardı. Kendisinden bu alacağımı istemeye gidince bana "Hayır, Muhammed'i inkâr etmedikçe,
vallahi, sana borcumu vermem" dedi. Bende ona "Hayır, vallahi, Muhammed'i inkâr etmem. Sen ölüp de tekrar
diriltilince nasıl olsa yine karşılaşacağız" dedim. O da bana "Ben ölüp de tekrar diriltilince
gelirsin, benim orada da malım ve evlatlarım olacak, o zaman borcumu
öderim" diye cevap verdi. Bunun üzerine yüce Allah, "Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr
eden ve 'Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek' diyen adamı gördün mü?" diye
başlayan ayetleri indirdi. (Buhari. Müslim)
As b. Vail'in bu sözü
kâfirlerin, yeniden diriliş olgusunu alay konusu ettiklerini, hafife
aldıklarını kanıtlayan bir örnektir. Kur'an-ı Kerim "Gaybın bilgisi mi önüne açıldı?" diyerek bu
müşrikin tutumundaki tuhaflığı vurguluyor, saçma iddiasını kınıyor. Yoksa o,
öte tarafta neler olup biteceğini biliyor mu da böyle konuşuyor? Yoksa rahmeti
bol olan Allah'tan kesin söz mü aldı da bu, sözün gerçekleşeceğine mi
güveniyor? Arkasından yüce Allah'ın cevabı geliyor "Hayır!" Bu kelime olumsuzlama ve yalanlama ifade eder.
Hayır, ne gaybın bilgisi önüne açılmıştır ve ne de rahmeti bol olan Allah'tan
kesin söz almıştır. O sadece kâfirliğini açığa vuruyor ve alay ediyor.
O halde böylesine koyu bir
kâfire verilecek en susturucu karşılık tehdit ve yıldırmadır:
"Hayır, yok öyle bir
şey. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine
arttıracağız."
Onun bu sözlerini defterine
yazarak son hesaplaşma günü karşısına çıkaracağız. Bu sözlerinin unutulmasını
önleyerek demagoji yapmaya yeltenmesini önleyeceğiz. Bu ifadeler, As b. Vail'e
yöneltilen tehdidi somutlaştırma amacı güdüyor. Yoksa son hesaplaşma sırasında
demagojiye yeltenmesi söz konusu bile değildir. Çünkü küçük-büyük hiçbir gerçek
yüce Allah'ın bilgisinden kaçmaz. O gün ona alabildiğine uzun süreli, ağır,
kesintisiz ve aralıksız bir azaba çarptıracağız. Ayette somut ifadeli tehdidin
sürdürüldüğünü görüyoruz:
"Sözünü ettiği malı
ve evladı bize kalacak."
Yani ölünce geride
bırakacağı serveti ve evlatları bize kalacaktır. Tıpkı her ölen kimsenin malının
mirasçılarına geçişi gibi:
"Kendisi
yalnız başına huzurumuza gelecektir."
Yanında ne malı, ne
evlatları olacak; ne destekçisi ve dayanağı bulunacak; her türlü güvenceden
soyutlanmış, güçsüz, tek başına bırakılmış, dayanaklarından ayrı düşürülmüş
olarak karşımıza getirilecektir.
İşte şu Allah'ın
ayetlerini inkâr eden adamı görüyor musun? Adam, elinde hiçbir şeyin
kalmayacağı, şu dünyada sahip olduğu her şeyden yoksun bırakacağı güne randevu
veriyor! Bu tipik bir kâfir örneğidir. Kâfirliğin, kuru iddiacılığın ve
gerçekleri alaya almanın somut bir prototipidir.
Daha sonraki ayetler,
kâfirliğin ve putperestliğin belirtilerini sergilemeye devam ediyorlar:
81-
Müşrikler, Allah'ı bir yana bırakarak kendilerine destek olsunlar diye çeşitli
ilahlar edindiler.
82-
Hayır. O düzmece ilahlar, müşriklerin kendilerine yönelik tapınmalarını
reddedecekler ve onlara karşı çıkacaklardır.
83-
Şeytanları, kâfirlerin üzerine kışkırtıcı olarak saldığımızı görmedin mi?
84-
Onların bir an önce yok edilmelerini isteme. Biz onların yaptıklarını ve alıp
verdikleri nefesleri tek tek sayıyoruz.
85-
O gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla, rahmeti
bol olan Allah'ın huzurunda bir araya getiririz.
86-
Buna karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme
süreriz.
87-
Allah'ın bu yolda yetki verdiği kimseler dışında hiç kimse bir başkasına
aracılık, şefaat edemez.
Yüce Allah'ın ayetlerini
inkâr ederek O'nun dışında ilahlar edinen bu sapıklar, taptıkları bu düzmece
ilahlardan üstünlük, onur ve zafer bekliyorlar. Bu kâfirler arasında bu amaçla
meleklere ve cinlere tapanlar, onların desteği ile güç kazanacaklarını umanlar
vardır. Fakat bu beklentileri boşunadır. Çünkü gerek melekler ve gerekse
cinnler onların tapınmalarını reddedecekler, kulluk yaklaşımlarını geri
çevirecekler ve yüce Allah'ın huzurunda bu iddialarla hiçbir ilgileri
olmadığını belirteceklerdir. Okuduğumuz ayetlerden birinin deyimi ile bu
ilahlaştırma sapıklığına dönük ilgisizliklerini "onlara karşı çıkarak" açığa
vuracaklar, yüce Allah'ın huzurunda aleyhlerinde tanıklık edeceklerdir.
Şeytanlar
onları kötülük işlesinler diye dürterler, özendirirler. Çünkü elebaşları olan
İblisin insanları serbestçe ayartabilmeye yönelik dileğinin kabul edildiği
günden beri şeytanlar, onların üzerine salınmıştır, onları yoldan çıkarma
çalışmaları yapmalarına izin verilmiştir. Fakat ey Muhammed;
“Onların bir an önce yok
edilmelerini isteme."
Onlar yüzünden canını
sıkma. Çünkü onlara yakın bir zamana kadar mühlet tanınmıştır. Onların her
türlü davranışları tarafımızdan hesaba geçirilmekte, sayıya vurulmaktadır.
Ayette bu hesaba geçirilme işleminin titizliği somut bir ifade ile tasvir
ediliyor:
"Biz
onların neler yaptıklarını teker teker sayıyoruz."
Bu ürkütücü bir tasvirdir.
Günahları, davranışları ve alıp verdiği nefesler, yüce Allah tarafından sayılanların
vay gele başlarına! Bütün yaptıklarını didik didik inceleyerek çetin bir
hesaplaşmaya çekeceği kimselerin vay haline!
Dünyadaki davranışları
amirleri tarafından sıkıca izlenenler, hataları duyarlıkla gözlenenler, korku
ve ürküntüye kapılırlar, sürekli endişe içinde yaşarlar, hep dikenler üzerinde
otururlar. Peki, eğer kendilerini izleyen amir, üstün iradeli ve intikam alıcı olan yüce Allah olursa, o zaman
duymak durumunda oldukları endişenin derecesini varın, siz düşünün!
Okuduğumuz ayetlerde
canlandırılan bir kıyamet sahnesinde bu "hesap tutma sayıya vurma"
işleminin sonucu tasvir ediliyor. Mü'minler, rahmeti bol olan yüce Allah'ın
huzuruna saygın bir konuk gibi çıkarılırlar. Onurlandırıcı bir ilgi ile
karşılanırlar:
"O
gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla rahmeti bol
olan Allah'ın huzurunda bir araya getiririz."
Buna karşılık ağır
suçlular, hayvan sürüleri gibi güdülerek cehenneme yollanırlar:
"Buna
karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme
süreriz."
O
gün iyi amel işlemiş olanlardan başka hiç kimse aracılıktan, şefaatten
yararlanamaz. İyi amel işleyenlere ise yüce Allah'ın bu
yolda verilmiş sözü vardır. Yüce Allah,
iman edip iyi ameller işleyenleri hak ettiklerinin fazlası ile
ödüllendireceğini vaat etmiştir. O, sözünü kesinlikle yerine getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder