30 Ağustos 2012 Perşembe

Meryem Suresi 75-87 Ayetleri S. Kutub Tefsiri


75- Onlara de ki; “Rahmeti bol olan Allah sapık yolda olanlara ne kadar geniş maddi imkân verirse versin, sonunda tehdit edildikleri somut azab ile ya da kıyamet günü ile yüz yüze geldiklerinde nasıl olsa kimin sosyal konumunun daha düşük ve kimin askeri gücünün daha zayıf olduğunu öğreneceklerdir."

76- Allah doğru yolda olanların sapmazlıklarını pekiştirir. Kalıcı iyi ameller, Rabb'in katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete erdiricidirler.

Müşrikler, zengindirler diye, lüks içinde yüzüyorlar diye kendilerinin, Peygamberimizin bağlılarından daha doğru yolda sanıyorlar, öyle mi? Öyle olsun bakalım! Peygamber, işi olayların akışına bıraksın da yüce Allah, sapık tarafın sapıklığını ve doğru tarafın doğruya bağlılığını daha da arttırsın. Nasıl olsa yüce Allah'ın tehdidi bir gün gerçekleşecektir. Bu tehdit ya sapıkların, mü'minler eli ile cezalandırılmaları ya da kıyamet gününün "büyük azab"ı şeklinde somutlaşacaktır. O zaman onlar hangi tarafın sosyal konumunun düşük, hangi tarafın askeri gücünün zayıf olduğunu öğreneceklerdir. İşte o gün mü'minlerin sevinç ve övünme günü olacaktır:

"Kalıcı, iyi ameller Rabbinin katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete erdiricidir."

Evet, "kalıcı, iyi ameller" yeryüzü tutsaklarını övündüren ve baştan çıkaran bütün kof değerlerden daha üstündür.

Daha sonraki ayetlerde kâfirlerin şımarıklıklarına yeni bir örnek veriliyor, onların kınanan ve tuhaflığı vurgulanan bir başka sözleri aktarılıyor:

77- Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr eden ve "Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?

78- Gaybın bilgisi mi önüne açıldı, yoksa rahmeti bol olan Allah'tan kesin söz mü aldı?

79- Hayır, öyle bir şey yok. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine arttıracağız.

80- Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak da kendisi yalnız başına huzurumuza gelecektir.

Bu ayetlerin iniş sebebine ilişkin elimizde bir belge var. Bu belgeye göre sahabelerden Habbab b. Art şöyle diyor: Ben bir demirci idim. Müşriklerden As b. Vail'de bir alacağım vardı. Kendisinden bu alacağımı istemeye gidince bana "Hayır, Muhammed'i inkâr etmedikçe, vallahi, sana borcumu vermem" dedi. Bende ona "Hayır, vallahi, Muhammed'i inkâr etmem. Sen ölüp de tekrar diriltilince nasıl olsa yine karşılaşacağız" dedim. O da bana "Ben ölüp de tekrar diriltilince gelirsin, benim orada da malım ve evlatlarım olacak, o zaman borcumu öderim" diye cevap verdi. Bunun üzerine yüce Allah, "Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr eden ve 'Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek' diyen adamı gördün mü?" diye başlayan ayetleri indirdi. (Buhari. Müslim)

As b. Vail'in bu sözü kâfirlerin, yeniden diriliş olgusunu alay konusu ettiklerini, hafife aldıklarını kanıtlayan bir örnektir. Kur'an-ı Kerim "Gaybın bilgisi mi önüne açıldı?" diyerek bu müşrikin tutumundaki tuhaflığı vurguluyor, saçma iddiasını kınıyor. Yoksa o, öte tarafta neler olup biteceğini biliyor mu da böyle konuşuyor? Yoksa rahmeti bol olan Allah'tan kesin söz mü aldı da bu, sözün gerçekleşeceğine mi güveniyor? Arkasından yüce Allah'ın cevabı geliyor "Hayır!" Bu kelime olumsuzlama ve yalanlama ifade eder. Hayır, ne gaybın bilgisi önüne açılmıştır ve ne de rahmeti bol olan Allah'tan kesin söz almıştır. O sadece kâfirliğini açığa vuruyor ve alay ediyor.

O halde böylesine koyu bir kâfire verilecek en susturucu karşılık tehdit ve yıldırmadır:

"Hayır, yok öyle bir şey. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine arttıracağız."

Onun bu sözlerini defterine yazarak son hesaplaşma günü karşısına çıkaracağız. Bu sözlerinin unutulmasını önleyerek demagoji yapmaya yeltenmesini önleyeceğiz. Bu ifadeler, As b. Vail'e yöneltilen tehdidi somutlaştırma amacı güdüyor. Yoksa son hesaplaşma sırasında demagojiye yeltenmesi söz konusu bile değildir. Çünkü küçük-büyük hiçbir gerçek yüce Allah'ın bilgisinden kaçmaz. O gün ona alabildiğine uzun süreli, ağır, kesintisiz ve aralıksız bir azaba çarptıracağız. Ayette somut ifadeli tehdidin sürdürüldüğünü görüyoruz:

"Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak."

Yani ölünce geride bırakacağı serveti ve evlatları bize kalacaktır. Tıpkı her ölen kimsenin malının mirasçılarına geçişi gibi:

"Kendisi yalnız başına huzurumuza gelecektir."

Yanında ne malı, ne evlatları olacak; ne destekçisi ve dayanağı bulunacak; her türlü güvenceden soyutlanmış, güçsüz, tek başına bırakılmış, dayanaklarından ayrı düşürülmüş olarak karşımıza getirilecektir.

İşte şu Allah'ın ayetlerini inkâr eden adamı görüyor musun? Adam, elinde hiçbir şeyin kalmayacağı, şu dünyada sahip olduğu her şeyden yoksun bırakacağı güne randevu veriyor! Bu tipik bir kâfir örneğidir. Kâfirliğin, kuru iddiacılığın ve gerçekleri alaya almanın somut bir prototipidir.

Daha sonraki ayetler, kâfirliğin ve putperestliğin belirtilerini sergilemeye devam ediyorlar:

81- Müşrikler, Allah'ı bir yana bırakarak kendilerine destek olsunlar diye çeşitli ilahlar edindiler.

82- Hayır. O düzmece ilahlar, müşriklerin kendilerine yönelik tapınmalarını reddedecekler ve onlara karşı çıkacaklardır.

83- Şeytanları, kâfirlerin üzerine kışkırtıcı olarak saldığımızı görmedin mi?

84- Onların bir an önce yok edilmelerini isteme. Biz onların yaptıklarını ve alıp verdikleri nefesleri tek tek sayıyoruz.

85- O gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla, rahmeti bol olan Allah'ın huzurunda bir araya getiririz.

86- Buna karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme süreriz.

87- Allah'ın bu yolda yetki verdiği kimseler dışında hiç kimse bir başkasına aracılık, şefaat edemez.

Yüce Allah'ın ayetlerini inkâr ederek O'nun dışında ilahlar edinen bu sapıklar, taptıkları bu düzmece ilahlardan üstünlük, onur ve zafer bekliyorlar. Bu kâfirler arasında bu amaçla meleklere ve cinlere tapanlar, onların desteği ile güç kazanacaklarını umanlar vardır. Fakat bu beklentileri boşunadır. Çünkü gerek melekler ve gerekse cinnler onların tapınmalarını reddedecekler, kulluk yaklaşımlarını geri çevirecekler ve yüce Allah'ın huzurunda bu iddialarla hiçbir ilgileri olmadığını belirteceklerdir. Okuduğumuz ayetlerden birinin deyimi ile bu ilahlaştırma sapıklığına dönük ilgisizliklerini "onlara karşı çıkarak" açığa vuracaklar, yüce Allah'ın huzurunda aleyhlerinde tanıklık edeceklerdir.

Şeytanlar onları kötülük işlesinler diye dürterler, özendirirler. Çünkü elebaşları olan İblisin insanları serbestçe ayartabilmeye yönelik dileğinin kabul edildiği günden beri şeytanlar, onların üzerine salınmıştır, onları yoldan çıkarma çalışmaları yapmalarına izin verilmiştir. Fakat ey Muhammed;

“Onların bir an önce yok edilmelerini isteme."

Onlar yüzünden canını sıkma. Çünkü onlara yakın bir zamana kadar mühlet tanınmıştır. Onların her türlü davranışları tarafımızdan hesaba geçirilmekte, sayıya vurulmaktadır. Ayette bu hesaba geçirilme işleminin titizliği somut bir ifade ile tasvir ediliyor:

"Biz onların neler yaptıklarını teker teker sayıyoruz."

Bu ürkütücü bir tasvirdir. Günahları, davranışları ve alıp verdiği nefesler, yüce Allah tarafından sayılanların vay gele başlarına! Bütün yaptıklarını didik didik inceleyerek çetin bir hesaplaşmaya çekeceği kimselerin vay haline!

Dünyadaki davranışları amirleri tarafından sıkıca izlenenler, hataları duyarlıkla gözlenenler, korku ve ürküntüye kapılırlar, sürekli endişe içinde yaşarlar, hep dikenler üzerinde otururlar. Peki, eğer kendilerini izleyen amir, üstün iradeli ve intikam alıcı olan yüce Allah olursa, o zaman duymak durumunda oldukları endişenin derecesini varın, siz düşünün!

Okuduğumuz ayetlerde canlandırılan bir kıyamet sahnesinde bu "hesap tutma sayıya vurma" işleminin sonucu tasvir ediliyor. Mü'minler, rahmeti bol olan yüce Allah'ın huzuruna saygın bir konuk gibi çıkarılırlar. Onurlandırıcı bir ilgi ile karşılanırlar:

"O gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla rahmeti bol olan Allah'ın huzurunda bir araya getiririz."

Buna karşılık ağır suçlular, hayvan sürüleri gibi güdülerek cehenneme yollanırlar:

"Buna karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme süreriz."

O gün iyi amel işlemiş olanlardan başka hiç kimse aracılıktan, şefaatten yararlanamaz. İyi amel işleyenlere ise yüce Allah'ın bu yolda verilmiş sözü vardır. Yüce Allah, iman edip iyi ameller işleyenleri hak ettiklerinin fazlası ile ödüllendireceğini vaat etmiştir. O, sözünü kesinlikle yerine getirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder