57.
Ey insanlar! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü
[darlık ve hastalık] için bir şifa ve [O'na] inanan herkes için hidayet ve
rahmet gelmiş bulunuyor.
58. Söyle (onlara),
Allah'ın bu cömertliği ve rahmetiyle işte böylece sevinsinler: (sevinsinler ki,) bu onların toplayıp
biriktirdiği her şeyden daha üstün, daha iyidir!
59. De ki: “Hiç Allah'ın sizin için rızık olarak
indirdiği şeyler üzerinde düşündünüz mü? O rızıklar ki, bir kısmını
yasaklıyor, bir kısmını da meşru görüyorsunuz”. De ki: “[Böyle yapmanız
konusunda] size Allah mı izin verdi; yoksa (düpedüz) kendi tahminlerinizi mi
Allah'a yakıştırıyorsunuz?”
60. Peki, bu kendi
yalanlarını Allah'a yakıştıranlar, Kıyamet Günü [başlarına gelecek olan]
hakkında acaba ne düşünüyorlar? Gerçek şu ki, Allah insanlara karşı sınırsız
cömertlik göstermektedir; ama (ne yazık ki) onların çoğu şükrünü bilmez.
61.
Ve [Sen, ey Peygamber] hangi koşullarda olursan ol, bu [ilahî kitaptan]
okunacak hangi konuyu dile getirirsen getir ve [siz ey insanlar] hangi işi
yaparsanız yapın, [unutmayın ki] siz bu işlere giriştiğiniz an[dan itibaren]
Biz üzerinizde gözlemci bulunuyoruz: çünkü ne yerde, ne de
gökte tartıya gelmeyecek kadar küçük şeyler bile senin Rabbinin bilgisinden
kaçamaz; ne bundan daha da küçüğü, ne de bundan büyüğü yoktur ki [O'nun] apaçık
takdirinde kaydedilmiş olmasın.
62.
Unutmayın ki, Allah'a yakın olanların korkmaları için bir sebep yoktur; onlar
acı ve üzüntü çekmeyecekler.
63.
Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan
kimselerdir.
64.
Onlar için hem bu dünya hayatında hem de sonraki hayatta müjdeler var. Ve
Allah'ın vaadlerinde asla bir değişme olmayacak [olduğuna göre], işte budur en
büyük zafer, en büyük başarı!
65.
Bu itibarla, [hakkı inkâr edenlerin] sözleri sana acı ve sıkıntı vermesin. Çünkü kudret ve üstünlük bütünüyle
Allah'a özgüdür: her şeyi işiten O'dur, her şeyi özüyle bilen O.
66. Unutmayın ki, göklerde
ve yerde kim varsa hepsi ister istemez Allah'a aittir; hal böyleyken, peki,
Allah dışında tanrısal nitelikler yakıştırılan varlıklara yalvarıp yakaran
kimseler (böyle yapmakla) neye uyuyorlar? Sadece
zanna uyuyorlar; yalnızca tahmine dayanıyorlar.
67. [Oysa,] bağrında
dinlenesiniz diye geceyi ve [işlerinizi] görüp gözetesiniz diye gündüzü var
eden O'dur; işte bunda, dinleyip [ders almak] isteyen insanlar için ayetler
vardır.
68. (Bütün bu
açıklamalardan sonra [yine de]), “Allah kendine bir oğul edindi!” diyorlar. O
yüceler yücesi, kendisine yakışmayacak niteliklerden kesinlikle uzaktır! Her
bakımdan mutlak olarak kendine yeterlidir: göklerde ve yerde var olan her şey
O'na aittir! Sizinse elinizde bu [tür iddialarınızı] destekleyecek hiçbir deliliniz
yoktur! Hal böyleyken, bilemeyeceğiniz şeyi mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?
69. De ki: “Kendi uydurdukları yalanı Allah'a
yakıştıranlar asla esenliğe erişemeyeceklerdir!”
70. [Kısa süren] bir tutunmadır bu dünyadaki; ve sonra onların dönüşü er
geç Bize olacak: Ve Biz de, hakkı inat ve ısrarla inkar etmelerinin
karşılığı olarak onlara o çok yoğun, çok şiddetli acıyı tattıracağız.
71. (Şimdi artık) onlara
Nûh'un başından geçenleri anlat; hani o, kavmine: “Soydaşlarım!” demişti, “eğer
benim [aranızdaki] konumum ve Allah'ın
ayetlerini size bildirmem zorunuza gidiyorsa, bilin ki, ben Allah'a
güveniyorum. Öyleyse, artık [bana] yapacağınızı yapmak için hem kendi gücünüzü
hem de Allah'tan başka tanrılık yakıştırdığınız yardımcılarınızı bir araya
toplayın; bir kere ne yapacağınıza karar verdikten sonra da artık girişeceğiniz
eylem sizi tasalandırmasın; [neye ki karar verdiyseniz] bana karşı artık
elinizden geleni ardınıza komayın; hem de bana hiç soluk aldırmadan!
72. Beri yandan, eğer
[size ulaştırdığım mesajdan] yüz çevirirseniz, [hatırlayın ki,] ben sizden bir
karşılık beklemiş değilim; benim
ücretim(i ödemek) Allah'tan başkasına düşmez; çünkü ben kendini O'na teslim
edenlerden biri olmakla emrolundum”.
73. (Bütün bu uyarılara
rağmen) o'nu yalanlamaya kalkıştılar! Ve Biz de o'nu ve gemide o'nunla birlikte
olanların hepsini kurtarıp (yeryüzüne) mirasçı kıldık; ayetlerimizi yalanlamaya
kalkışanları ise suda boğduk: İmdi, bir
bak, uyarıldıkları halde uymayan insanların sonu nasıl olurmuş!
74. Ve sonra, o'nun
ardından -her birini kendi toplumlarına olmak üzere- [başka] elçiler gönderdik;
öyle ki o'nlar da hakkın apaçık delillerini ortaya koydular; fakat onlar bir
kere yalanlamış bulundukları şeye (sonradan) bir türlü inanmak istemediler:
haddi aşanların kalplerini Biz işte böyle mühürleriz.